Mahur |+18|
READING AGE 18+
Yusuf tam o anda gözlerime bakıp, usulca fısıldadı:
“O mahur beste çalar, müjgânla ben ağlaşırız…”
Sesi öyle ince, öyle yorgun bir tonda çıktı ki, kelimeler boğazımda bir yumru gibi düğümlendi. İkimizin de kirpiklerinde asılı kalan o tek damla gözyaşı, sanki aynı acının ağırlığına daha fazla dayanamamış gibi, aynı anda aşağı süzülüverdi. Damlar birbirine değmedi ama o kadar yakın aktılar ki, aramızda görünmez bir bağ çizgisi çektiler adeta.
Kıpırdamadık. Nefes almayı bile unuttuk bir an.
Yusuf’un yüzünde, acıdan doğan o belli belirsiz tebessüm vardı; benim yüzümde ise aynı yarım kalmışlık... Ne tam gülüyor ne tam ağlıyorduk, ama birbirimizi tamamlayan bir eksiklik gibi bakıyorduk.
Sanki dünyada ikimizden başka kimse yoktu. Sanki yıllardır içimizde biriktirdiğimiz suskunluklar, nihayet bir çatlak bulmuş, sessizce dışarı sızıyordu.
Yusuf elini uzatmadı, sarılmadı, dokunmadı.
Ama o bakış — ruhu hem okşayıp hem yakan o bakış — bir dokunuş kadar derin ve güçlüydü.
O an anladım.
Biz konuşmadan da kırılıyor, susarak da tamamlanıyorduk.
Ve belki de bu yüzden, aynı anda düşen iki damla gözyaşı kadar benziyorduk birbirimize.
Unfold
Bir hafta daha geçti. Ayşe teyzenin yanında olmaya devam ediyorlardı. Her sabah annesi mutfakta bir şeyler hazırlıyor, ikisi birlikte gidiyorlardı. Elif artık alışmıştı bu rutine. Ayşe teyze de biraz toparlanmıştı. Hâlâ üzgündü, hâlâ endişeliydi ama artık daha çok konuşuyordu, daha çok yiyordu.
O gün de her zamanki gibi Ayşe ……
Dear Reader, we use the permissions associated with cookies to keep our website running smoothly and to provide you with personalized content that better meets your needs and ensure the best reading experience. At any time, you can change your permissions for the cookie settings below.
If you would like to learn more about our Cookie, you can click on Privacy Policy.
Waiting for the first comment……